deja-vu

Üstte duran resmin altında böyle bir yazı nasıl yazılır bilemiyorum ama görüpde okursa benimle aynı fikirde olacağına şüphem yok :)
Xavi Hernandez;
Üzerine cümleler kurmayı hak eden ender futbolcuların başında geliyor.Bir annenin evladına yada bir çocuğun annesine bağlılığı ne ise,Xavi ile Barcelona'nın birbirlerine bakan yönleride aynen bunda farklı olmasa gerek.
Bu yüzden Xavi değerlendirirken iki yönlü bakmak gerek.
İlki Barcelona için anlamı diğeri ise dünya futbolu için anlamı.İlki için fazla yazılar yazmanın anlamı yok yazacağım tek cümle bunu en iyi şekilde anlatacaktır.
Eğer ki Barcelona'yı canlı bir organizmaya yani bir bireye benzetmiş olursak. Xavi bu bedenin kalbi ve beyninin kesiştiği noktada tam tamına oradadır diye düşünüyorum.İkisinden biri değil kesinlikle değil,öyle olursa haksızlık etmiş olur ve birinden mahrum ederek eksik bir tanımlama yapmış oluruz.Tam kesiştikleri yerde Xavi vardır.
Dünya futbolu için anlamı ise; bu değerlendirmeyi tabiki zaman gösterecek.Her jenerasyonun aklında bazı futbolcular vardır.Mesela R.Baggio,Zidane Maradona,Pele,Van Basten, vs.vs
Saydığım futbolcuların hepsi futbolu bıraktıktan sonra asıl değerlerini aldılar.Maddi ödülden ziyade onlara verilen en özel hediye yıllar boyunca hatırlanmak hemde harukulade şekilde hatırlanmak onlara verilen en güzel hediye olmuştur.
Xavi'de tıpkı onlar gibi hakettiği değeri, onu seyretme şansına sahip olanların aklında kalarak hatırlanma ödülüne futbolu bıraktıktan sonra sahip olacak diye düşünüyorum.


İyi güzel de başlık ne alaka diyecek olursanız herkezin bildiği teknik bilgilere yer vericem.
TV ekranlarında şu cümleyi çok sık duymuşsunuzdur,"Oyunu çift taraflı oynayan futbolcu"
bu cümle genelde orta saha futbolcuları için kullanılır ki son derece yanlıştır.
Her mevkideki futbolcu oyunu çift taraflı oynamak zorundadır artık.Bu mantığın olmadığı bir takımdan başarı beklemek kendini kandırmaktan başka birşey değildir.
Xavi ise bu konuda örneklerinden ayrılıyor hemde keskin bir şekilde.
 deja-vu diye bir durum vardır bilirsiniz,yaşadığınız bir anın sanki daha önce yaşandığını hatırlanması gibi bir durum tam da ifade edememiş olabilirim,ama bilimsel olarak açıklaması "Beynin sağ lobu ile sol lobunun milisaniyeden daha küçük bir zaman farkı ile çalışmasından da kaynaklanabilir. Bir taraf diğer taraftan önce algıladığı için, geç algılayan taraf bu olayın daha önce yaşanmış olduğu yanılsamasına kapılır. Bu durum sinir aksonlarındaki küçük bir sapmadan kaynaklanır.

Xavi nin futboludabuna benzer bir durum sözkonusu her yere şuursuz bir halde koşmaz pres denen baskıyı anladığımız şekilde yapmaz yani ifade edilmeye çalışılan oyunu çift taraflı oynayan futbolcu kavramının dışında,futbolun dejavusunu yapar.
 Beyni'nin ilgili kısmı futbolu sahadaki futbolcuların hepsinden bir adım bir an önünde oynayarak farklılığını öne koyar.
Top rakipte iken aldığı pozisyon topu ayağına almadan önceki düşünce helezonu topu göndereceği yer bunun ötesinde pozisyonların film karesi gibi beyninde canlandırması hep bu özelliğinden geliyor diye düşünüyorum.
Xavi'ye dair söylenilecek çok söz var muhakkak ama on en güzel cümleleri söyleyen yada en güzel anlamı veren Alleke olsa gerek :)
İyi seyirler...


SİZE SORACAM OĞLUM SİZE SORACAM !


Fifa 2010'un en iyilerini seçti.Futbolcu olarak ödülü Messi'ye verdi menajer olarak ise Mourinho'ya.
Messi'ye verilen mantığı anlamak için bu ödülün geçmişine şöyle bir inceleme yaptım ve karşıma 2003 yılındaki Henry çıktı.Premier ligde 40 lara yakın gole ulaşmış altın ayakkabıyı almış ve şampiyon olmuştu ama Messi'ye gösterilen ayrıcalık olmamıştı.Henry'nin suçu ne ? :) 
Fifa'nın bununla yetinmeyip 2006 yılında Cannavaro fiyaskosu vardı hatırlarsanız.Geçen sezona bakınca benim gördüğüm şudur.Sneijder'in ortaya koyduğu mükemmel bir başarı ve üstüne koyduğu Dünya kupası macerası.
Fifa'nın ortaya koyduğu üçleme ise Dünya kupasında sonuca ulaşan İspanyollar ve 40 gole ulaşan bir Messi.Benim kriterlerime göre Sneijder tartışmasız bu ödülün en hakeden futbolcusudur.Jose Mourinho İnter'in başında olmasa idi ve İnter yine bu başarıları alsaydı emin olun Sneijder bu ödülün sahibi olurdu.
Fifa; Mourinho cephesi bari burda o kazanmasın algısı ile ödülü Messi'ye vermiştir,Sneijder'in bu üçlemenin içinde olmamasının açıklamasını başka bir şekilde yapmak imkansız.Messi futbolculuğu ile bu ödülü hakediyor ona lafımız yok fakat maksat sezonluk başarılar ise bence yanlış bir karar.
Dünya kupasını alan İspanya ile Şampiyonlar ligi başta olmak üzere birçok başarıya imza atan ve bunun üzerine Dünya kupasında güzel bi başarı koyan Sneijderi 2010 sezonunda anlamsızlaştırdığı için Fifa'ya çok teşekkürler.
Anlaşılan Fifa'da Mourinho Barça savaşına girmiş :)

Nuri Şahin'nin bizim için anlamı !

Nuri Şahin ve  Mesut Özil:İkisi de Türk,ikisi de Alman altyapısında yetişmiş ,futbol karakterleri  ve stilleri bakımından aşağı yukarı aynı olan iki başarılı futbolcu .Aralarındaki tek fark, hem ülkemizde hem Almanya da hem de Uluslar arası futbol piyasasındaki  algılanış şekilleri.

Mesut; adını Bremen de duyurdu, bunun üzerine hem milli takımı hem de Almanya  onun üzerine bir siyaset uyguladı, ortaya mükemmel bir ürün çıkardı ve son olarak Real Madrid’e gönderdi.
Nuri ise; adını Dortmund’da duyurdu, bunun üzerine bizim milli takım ve Türk kamuoyu ise; onu gelecek vadeden, nasıl olsa milli oyuncu statüsü  yaptığımız, ağabeylerinin futbolu bıraktığı gün forma verilmesi  gerekilen biri gibi muamele yaptık. Bizdeki anlamı algılanış şekli bu idi.


















TRT 3.Evet Nuri’nin maçlarını seyredebileceğimiz tek yayın organı bu,arada sırada sansasyonel gol atarsa belki tepedeki kanallarda görünebilir,başka türlü kimsenin umurunda bile değil.Bundesliga da çatır çatır şampiyonluğa giden adama duyulan ilgi alaka bu kadar.Allah’tan adamdaki ülke sevgisi çok farklı seviyelerde yoksa oda Alman milli takımını seçebilirdi. Ülke içindeki kıymet verilen gün aşırı bir haberi yapılan yıllarca Avrupa’ya gidecek diye beklenilen ve futbolunu sayısal cümlelerden ziyade sözel cümlelerde anlamlaştırılmaya çalışılan bazı futbolcuları gördükçe Nuri için daha fazla üzülüyorum.
Mesut’un da bizi seçmemesini çok normal karşılıyorum onu da belirteyim,hatta çok da iyi oldu bizimkilerin gözlerini açmasına vesile oldu.
Almanya Türkiye maçı öncesi şöyle bir diyalog vardı hatta milli futbolcular bile hiç çekinmeden şunları söyleyebildiler;Mesut Özil Alman milli takımında oynadığı ve pasaportunda TC yazmadığı için Real Madrid’e transfer oldu diye cümleler kullanılıyordu.Bunu söyleyenlerden biride o pasaportla İnter ve Newcastle’a transfer olan Emre Belözoğlu idi.Garip bir durum.
Mourinho futboldan ve futbolcudan hiç anlamıyor  mu idi pasaporta göre mi transfer ediyordu bumuydu yani mantık ?

Basında bunu destekler yazılar yazdı hiç utanmadan. Aurelio’ya gösterilmeyen milliyetçilik damarları Mesut’a gösterildi. 2005 senesinde Florya ve Bjk tesislerine getirildiği ve salyangoza benzetilip geri gönderildiğine dair de haberler çıktı,işin birde bu tarafı var ve oraya hiç girmiyorum.

Milli takım; ülke içindeki halı saha topcularından ziyade altyapısını Almanya’da almış futbol zekası  daha ileri düzeyde olan gurbetçilerden kurulmalı ve Nuri Şahin bu anlayışın merkezinde olan, üzerine sistem kurulması gereken adam olmalı “başkaları”değil.

U!tra Rezillik

Galatasaray taraftarıyım; iyi günde kötü günde,sevinçte üzüntüde,kendimi bildim bileli ,herkes gibi doğuştan yani. Maçlara fazla gitmem fakat kafa yorarım.Nasıl daha iyi olabiliriz ? Nasıl Avrupa'da başarılı oluruz ? Nasıl daha iyi futbol oynarız diye kendimce kafa yorarım. Maçları da bu bilinçle seyreder takımımı bu algı ile değerlendiririm,sahaya bu gözle bakarım. Düne kadar tribün deki  Galatasaray taraftarlarının da böyle olduğunu düşünüyordum.14 yıl şampiyon olamasa da yine; takımına sadık, takımından umutlu, takımını seven bir kültürümüz vardı. Dün akşam bu değerlerin tümünün yıkılıp gittiğini gördüm. 

Ali Sami Yen stadının yani bizim yuvamızın veda gecesinde taraftarlar öyle bir veda hazırlamışlar ki  hayatımızın sonuna kadar unutulmayacak her daim yüzümüze vurulacak cinsten.Utandım dün akşam ki seyirci profilinden  ve şunu tekrar anladım eğer bir başarı olacaksa buna zemin hazırlayacak  olan en önemli faktör “taraftar” dır.

İşletme mantığı ile baktığımız zaman ürünü kaliteleştiren; talep edenlerin mantığıdır, bakış açısıdır.
Senin taraftar olarak algın böyle olursa yani talep edenlerin zekası dün akşamki gibi olursa ortaya çıkan Galatasaray ürünüde bundan farklı olmaz.
Takımın da oynayan futbolcularına fazladan anlamlar yüklersen, onları Avrupa’daki  futbolcularla mevkisel anlamda kıyaslama yapmazsan, takımını bu hallerde görmeyi baştan kabul etmiş olursun.
Ülke futbol altyapısından yetişen futbolcu profilleri halı saha topçusundan farklı değil en azından elimizdeki veriler böyle, ancak; dün akşam gördüm ki ülke içinde ki taraftar profilleri de mahalle takımı taraftarlarından farklı değilmiş dün akşam bunu birkere daha anladım.

Ali Sami Yen stadına veda gecesindeki olaylardan sorumlu “taraftar” grubunu kınıyorum…


Hadi Bismillah !



Blogger maceramıza malum şahsiyet Jose Mourinho ile başlamak istedim.Onun hakkında kitap yazan mı dersiniz, küfür eden mi dersiniz, analiz üstüne analiz çıkartan mı dersiniz ,ondan nefret eden fakat onun hakkında yazı yazmadan da duramayan mı dersiniz onu sevmekten bir an bile vazgeçmeyen mi dersiniz ne arasanız vardır bu futbol camiasında.
Ben de onunla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum,fakat sizi sıkan uzun uzadıya geçmişi ile ilgi yazılardan ziyade bazı tespitlerde bulunarak onunla ilgili fikirlerimi beyaz edeceğim.

İnsanları; bu adamı sevenler ve nefret edenler (sevmeyenler değil) diye ikiye ayırabiliriz, yani canlılar alemine yeni bir tür olabilir bu ayrım.
Neden nefret ediliyor bu adamdan ? Kimler nefret ediyor ? Bu kadar kısa süre içinde Nasıl oldu da bu kadar başarıyı elde etti ve Kim bu adam ?
Kim olduğu malum biz diğer sorulara bakalım.
Neden nefret ediliyor ?  Kibirli olduğu için cevabı bana çok basit geliyor işin içinde başka bir algı var,o da şudur,bu adamdan nefret edenler yada başarısız olacağı günü bekleyenler onun dışa vurduğu yüksek egodan rahatsız olup kurduğu cümleleri çürütememenin verdiği acizlik, kişilerde bir nefret duygusu uyandırıyor.
"Barcelona’yı kıskanmamı gerektiren bir durum yok. 100 yıllık bir geçmişleri var ve Şampiyonlar Ligi’ni bir kere kazandılar. Benim ise 5 yıllık bir geçmişim var ve ben de bu başarıya bir kez ulaştım"
" Arsene Wenger ile ilgili: "Başka insanları izlemeyi seviyor. Bazı insanlar evde oldukları zaman büyük bir teleskoptan başka ailelerin yaptıklarını izlerler. Chelsea hakkında konuşuyor konuşuyor konuşuyor..."
"Ligde bizi yendikleri gün resmi tatil ilan edilecek"

Bu cümleleri söylediği zamanlarda verdiği bu bilgilerin hepsi doğruydu.Meslek hayatına 2001 yılında başlamıştı ve çok kısa sürede çok büyük başarılara imza atması futbol camiasındaki dengeleri altüst etmesi ondan nefret etmek için sebeplerin en başında geliyordu.

2002 de Porto ile başladığı serüvene 2004 de Chelsea  2008 de İnter  ve son olarak 2010 Real Madrid.Bu kadar süre ve bu kadar farklı ülkeler, farklı takımlar,farklı rakipler ve hala ligdeki kendi sahasında ki maçlarda NAĞMALUP BİR MOURİNHO.

Alın size nefret etmek için mükemmel bir malzeme.



İşin ilginç tarafı ise şu; onu eleştirenler,nefret edenler şunu ıska geçiyorlar.Hiç bakmıyorlar bu adamın futbolcuları onun hakkında ne düşünüyor diye, onunla en çok  muhatap olanlar onlar.Bakmazlar tabi çünkü biliyorlar ki kibirli dedikleri bu adamın çalıştığı bütün futbolcular onu deli gibi seviyor. Queresma hariç onun hakkında negatif bir söz söyleyen başka hiçbir futbolcu görmedim,hatta yazılanların tam aksi yönde değerlendirmelerde bulundular.

“Serie A takımlarından Inter'in Hollandalı yıldızı Wesley Sneijder, eski teknik direktörü Jose Mourinho için "ölebileceğini" söyledi.”

Benfica taraftarını anlarım, liver-manu-arsenal taraftarlarınıda anlarım milan ve barça taraftarlarını da  anlayabilirim bu nefret konusunda fakat YURDUM İNSANINA VE YURDUM BASININA NE OLUYOR,bizimkiler neden nefret ediyo onu hiç anlamam.
Sorduğum zaman klasik cevaba sarılıyorlar.“Kibirli”

Acaba; Bizim spor medyası Avrupa'daki meslekdaşları gibi, Mourinho'nun "Entellektüel Fahişeler" lafına mı takıldı merak ediyorum.Fazıl Say'ın malum tanımını bizdeki spor kamuoyuna da kullanmasını çok isterdim.Hakediyorlar çünkü.


Bakmayın siz televizyonda onu öven haberlere, mecbur oldukları için yapıyorlar.Futbolun içinden gelen yorumcuların hepsi onun başarısız olacağı günü dört gözle bekliyor. Birde şu mevzu var tabi burası çok önemli,aslına bakarsanız bizimde bir dönem Mourinho tarzı bir hocamız vardı adı Fatih Terim.(terim hayranı değilim onuda belirteyim)
Hatırlayın onun dönemini basınla geçen diyaloglarını kavgalarını,oda tıpkı Mourinho gibi medya ile arasında sürekli bir tartışma halindeydi.Ona da; kibirli kendini beğenmiş sıfatları takıldı.Kendi insanımız ve içimizden biri olduğu için yinede fazla üzerine gidilemiyordu ama pek sevilmezdi bu halleri,ta ki önlerine uefa kupasını koyana kadar.Sonra onunda başarısız olacağı gün beklenip duruldu ve başarısız da oldu.
“Fatih Terim’in profiline söylenilemeyen cümleler şimdi Mourinho profili üzerinden söyleniliyor bizdeki nefretin kaynaklarından biride bu.”


Son olarak Mourinho’dan nefret edenlere şu öneriyi yapıyorum.

Aynaya iyi bakın, ondaki nefret ettiğiniz her şey mutlak surette sizin profilinizde vardır. Tek fark ondakiler sizinkinden fazla ve ondakiler başarılı.



Powered by Blogger